Antik Tiyatro Bodrum
Halikarnassos Antik Kentinin kuzeyinde yer alan ve nekropol yani mezarlık olarak kullanılmış olan Göktepe’nin güney yamacına rastlanmış, M. Ö. IV. yüzyıla tarihlenen görkemli bir yapıdır. Roma İmparatorluk Çağı öncesi tiyatroların tüm özelliklerini taşımaktadır.
Tiyatro üç bölümde ele alınabilir.
l. Cavea ya da Oturma sıraları bölümü: Oturma kademeleri ana kayaya at nalı şeklinde oyularak biçimlendirilmiş ve üzeri mermerle kaplanmıştır.
Oturma sıraları ortadan yatay olarak geçen bir yolla enine ikiye ayrılmıştır. Alt bölüm sağlam bir biçimde günümüze kadar gelmiştir.
Üst bölüm ise doğa ve insanların yaptığı tahribat nedeniyle harap bir durumdadır. Oturma sıraları ayrıca dikine 11 merdivenle 12 bölüme ayrılmaktadır.
Bu yatay ve dikey geçişler tiyatronun dolup boşalmasında kolaylıklar sağlamak üzere yapılmıştır.
Eldeki verilere göre alt bölümde 30 üst bölümde 25 olmak üzere toplam 55 sıra bulunmaktadır.
Bu özelliği nedeniyle tiyatronun 12.000 – 13.000 kişi kapasiteli olduğu düşünülebilir. Oturma bölümünün yarım daireden büyük olması Erken çağlara tarihlendirilebilen bir yapı olmasını desteklemektedir.
2. Orkestra Bölümü: Tiyatronun ortasında yer almaktadır ve oturma sıraları bölümüne uygun olarak yarım daireden daha büyük bir biçimde yapılmıştır.
Antik Çağlarda oynanan oyunları söylediği şarkılarla ve bir çeşit koreografi ile destekleyen koro orkestrada yer almaktaydı. Ortada, oturma sıralarının hemen önünde yer alan sunak, Anadolu’da ortaya çıkmış bir tanrı olan Dionysos’a yapılan sunular için konulmuştur.
Roma Çağı’nın sonlarına doğru bu tip tiyatrolarda gradyatör dövüşleri ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmıştır. Burada da seyircileri dövüşçülerden ayıran korkuluk levha kalıntılarını görmek olasıdır.
3. Sahne Yapısı: Tiyatronun güney kısmında yer alır. At nalı biçimindeki oturma bölümünün açık kısmını kapatacak biçimde inşa edilmiştir.
Dikdörtgen bir yapıdır. İki katlı bir yapı olduğu ve orkestraya bakan kısmında bir sahne önü podyumu bulunduğu izlenebilmektedir.
Bu bölümün arka tarafındaki duvar üzerinde oynanacak oyuna göre değişen portatif dekor levhaların asıldığı oyuklar görülebilmektedir.
Sahne yapısındaki kapılar oyunda rol alan oyuncuların ve protokolün kullanıldığı kapılardır. Sahne binası ile oturma bölümü arasında yer alan paradokslar yani girişler izleyicilerin giriş ve çıkışlarına ayrılmıştır.
Tiyatro’da 1970’lı yıllarda ve 1990’lı yıllarda restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Günümüzde zaman zaman kültürel etkinlik için kullanılmaktadır.
Bodrum Antik Tiyatro Klasik çağdaki Bodrum’dan günümüze ulaşabilen tek yapı olan Antik Tiyatro’dur.
Klasik çağdaki Bodrum’dan günümüze ulaşabilen tek yapı olan Antik Tiyatro’dur. Bodrum’un ortasındaki Göktepe dağının güney eteklerindeki bu tiyatro, Anadolu’nun en eski tiyatrolarından biridir.
1960’larda bir grup Türk tarafından restore edilen bu tiyatro,(En son restarasyonu Bodrum Belediyesi, Ericsson ve Turkcell işbirliği ile gerçekleştirilmiştir) günümüzde de Bodrum’daki bir çok festivale sahne olmaktadır.
Tiyatroyu görmeye gelen turistler orada öylece oturup, limandan çıkan ve limana yanaşan tekneleri izlerlerken, o keyifli saatlerin nasıl da geçiverdiğini fark etmezler.
Tiyatronun ilginç nitelikleri arasında, oyunlardan önce Diyonyus uğruna kurbanların kesildiği sunağı ve bazı koltukların arasındaki, belki de gölgelik olarak kullanılmış olabilecek delikleri sıralayabiliriz. Her koltuk arasında 40 cm.’lik bir mesafe bırakılmış olan tiyatro 13.000 kişi kapasitelidir.
Helen döneminden günümüze gelen önemli kalıntılardan biridir. Kapasitesi 13.000 kişiliktir. 3 ana bölümden oluşmaktadır.
Bunlar Sahne, Orkestra ve Oturma yeridir. Bina uzun dikdörtgen bir yapıdır. Her iki uçta oyuncuların gireceği birer kapı bulunmaktadır. Bunlardan başka 3 ana giriş kapısı bulunmaktadır.1973 yılında yapılan kazılardan sonra açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir.
Ay giriyor sahneye ve günümüze ulaşan anıtsal Antik Tiyatro, Göktepe´ nin güney yamacında ışıldıyor..
Antik geleneğe uygun, yamaca sırtını dayamış bu yapı, sahne (skene), orkestra çukuru ve oturma yerleri (kavea ya da theatreon) ile Mavsolos döneminde onarılıyor ve aynı zamanda, Anadolu´ nun en eski tiyatrolarından biri sayılıyor.
Yumuşak ana kaya oyularak yamaca yaslanan oturma yerleri, ortadan geçen ´diazoma´ ile ´alt maenia´ ve ´üst maenia´ diye iki bölüme ayrılıyor.
Gezip göreceğiniz Antik Tiyatro´ da günümüze oldukça sağlam biçimde oluşan ve 12 radyal merdivenle 11 parçaya ayrılan alt bölümü gezecek, oturma yerlerinin bazılarının üzerine yazılan adları ola ki o çağda- tiyatroya yardım veren ya da kombine bilet alan kişilerin adlarını okuyabileceksiniz!
Antik çağların Batı Anadolu’daki en önemli kentlerinden ve dünyanın Yedi Harika’sından birine sahip ve tarihin babası sayılan Herodotos’un doğum yeri olan bu kentten, Halikarnassos’tan üzülerek söylemek gerekirse pek az şey günümüze kalmıştır.
Var olanlar da seneler içinde sanki sistematik bir şekilde tahrip edilmişlerdir. Haikarnassos’tan kalanların içerisinde nispeten en iyi korunanı Göktepe’nin güney eteklerine sırtını dayamış olan amphitiyatrodur.
Elimizde kesin bilgiler olmasa da antik tiyatronun Maussollos devrinde veya biraz daha geç devirde yapılmış olabileceği (ama M.Ö. 4. yüzyıldan ne sonra ne önce) kuvvetli bir ihtimaldir.
Ancak yapı Roma çağında onarım görmüş, belki de skene (sahne) ikinci katı ve üst cavea (oturma yerleri) bu çağda inşa edilmiştir. Doğu Roma imparatorluğu devrinde ise ufak tefek tamiratlarla kullanılmış ve daha sonraları M.S. 7. yüzyıldan sonra kullanılmaz olmuştur.
Belki de zelzeleler sonucu toprak altında kalmıştır. Zira Prof.Dr. Ümit Serdaroğlu (o zamanlar asistan idi) burada kazılara başlamadan önce (1970) alt cavea’nın varlığı pek bilinmiyordu.
Tiyatro tipik M.Ö. 4. yüzyıl klasik Yunan tiyatrolarına bir örnektir. Bir farkı orchestra denilen ortadaki alanın tam yuvarlak olmayışıdır.
Sahne (skene) binasının pozisyonu, yandaki seyirci giriş ve çıkışları (paradoi’lerin) üstünün açık oluşu ve mimari tarzı, oturma yerlerinin ( cavea) durumu, yani tiyatronun planı ile Epidauros’taki klasik Yunan tiyatrolarına örnek gösterilen geç 4. yüzyıl tiyatrosu ile büyük bir benzerlik göstermektedir.
Antik çağ tiyatroları incelendiğinde bunların üç ana bölümden oluştuğu görülür. Bu değişmez bir kuraldır.
- 1. Seyircilerin oturdukları basamaklı kısım, yani CAVEA yahut THEATRON
- 2. Önceleri koronun sonraları oyuncuların da durduğu ortadaki yuvarlak ya da yarım yuvarlak alan. ORCHESTRA.
- 3. Tiyatronun ön bölümündeki, önceleri dekoratif, sonraları oyunun oynandığı sahne binası. SKENE ve PROSKENE. bütütn bu üç ana öğe de kendi içerisinde devirler boyunca yazılı edebiyattaki gelişmelere ve günün modasına uygun ve paralel olarak çeşitli değişiklikler ve gelişmeler göstermiştir.
- Antik çağlarda tiyatrolara ücretle girilirdi. Bunun için alınan jeton şekilli biletlere Symbalon adı verilirdi (ki günümüzde kullanılan Sembol kelimesi buradan gelir.) Mesela Atina’da M.Ö. 4. yüzyılda giriş ücreti 2 obol idi.
Antik çağlarda tiyatroların eğlence yeri olmalarının yanı sıra sosyal görevleri de vardı.Siyasal konuşmalar, propagandalar, sosyal ve edebi söyleşiler, şiir ve şarkı yarışmamaları da yapılırdı buralarda. Bunun en büyüyk nedenlerinden birisi de bu tiyatrolarda akustik probleminin çözülmüş olmasıydı.
Elbette o dönemde Halikarnassos tiyatrosunun önünden 4 şeritli yol geçmiyordu ve 24 saat boyunca kamyon, otobüs ve mobilet trafiği yoktu. Ayrıca Bodrum da bu kadar gürültülü değildi. Antik çağlarda tiyatro olmazsa olmaz yapılardan biridir. Bunu her antik kentte bir tiyatro olmasından anlıyoruz.
Bugün Anadolu’da bilinen 100’e yakın tiyatro yapısı vardır. bu yapılar M.Ö. 4 ç yüzyıl ile M.S. 2. yüzyıl arasına tarihlenir. Tiyatro oyunları, edebiyatı ve mimarisi ile M.Ö. 6. yüzyıllara kadar gider. İlk binalar ahşap basamaklardan oluşuyordu, bilahare oyunların karakter değiştirmesi ile ahşap bir sahne binası eklenmiştir.
Ancak Atina’daki ahşap Dionysos tiyatrosunun bir yangınla tahrip olmasından sonra tiyatrolar taştan yapılmaya başlanmıştır.
Tiyatrolarda ilk oyunlar şarap tanrısı Dionysos’un şerefine yapılan şenliklerle ilgiliydi. Bu şenliklerde teke postu giymiş insanlar şarkı söyler ve dans ederlerdi. İlk tiyatro eserlerinde önceleri sadece bir koro vardı. Koro 12 veya 15 kişiden oluşurdu.
Daha sonraları bir aktör eklendi oyunlara, M.Ö.534’de Thespis isimli bir yazar koro ile aktör arasına bir diyalog koydu. Aktör anlatır, koro yorumlardı.
Bu Yunan dramasının başlangıcı sayılır. Daha sonraları yani M.Ö. 500’lere gelindiğinde aktör sayısı ikiye çıktı. Bu iki aktörün konuşmalarını yorumlar oldu koro. Üçüncü aktörün çıkışı trajediyi doğurdu ve nihayet M.Ö.486’da iki Pers savaşı arasında komedi yerleşti tiyatro dünyasına.
Zira maliyetlerin düşük olması savaşlar nedeniyle ekonomik sıkıntıya düşen halkın tiyatroya tekrar ilgi duymasını sağladı. Tiyatroya müziği ve dansı sokan ise M.Ö. 468’de Sophokles’dir.
Başlangıçta Yunan dünyasında kadınların tiyatroya gitmeleri yasaktı. Ancak kesin olmamakla birlikte M.Ö. 5. yüzyıl ortalarında kadınlara izin verilmiştir.
Tiyatrolarda şarap ve tatlı şeyler satılırdı. Yani seyircilerin bunları yeme ve içmeleri serbestti. Aristotales, “seyirci eğer oyunu beğenmezse çok yer” diyor.
Bodrum antik tiyatrosu 2002 yılında özel bir şirket tarafından restore ettirildi. Antik tiyatro bugün pek çok konsere ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapmaktadır.
2005 yılında Aischylos’un Lysistrata adlı oyunu Bodrum Ticaret Odasının olarak gelen Atina Üniversitesi Tiyatro öğrencileri tarafından Yunanca aslına uygun olarak sahneye kondu.
Nöylece yapımından 2500 sene sonra bir antik çağ oyunu yeniden sahnelenmiş oldu Bodrum’da, Hilakarnassos’da.
Yaklaşık 12.000 kişilik olan antik tiyatronun alt oturma kademeleri toprak altında kaldığından günümüze sağlam olarak gelmiştir. Üst kademeler ise maalesef zamanla inşaatlar için alınıp götürüldüğünden mevcut değildir.
Hatta 1970 yılında yapılan kazıdan sonra adeta kaderine terk edilen ve tahribata açılan tiyatronun yol kenarına konan işlemeli blokları da zamanla alınarak inşaatlarda kullanılmıştır. 2002 yılındaki restorasyondan sonra antik tiyatroya ait yapı blokları, yazıtlar, mimari parçalar sınıflandırılarak tiyatronun ön tarafında korunmaya alınmıştır.
Son araştırmalardan sonra ortadaki yuvarlak orkestra kısmı ile oturma kademelerinin arasında kentin yöneticileri ve saygın kişileri için koltukların mevcudiyeti anlaşılmaktadır.
Ancak Roma çağında muhtemelen buraya duvar çekilmiş ve orta alan gladyatör ve hayvan dövüşleri için yeniden düzenlenmiştir. Restorasyonla beraber yapılan temizleme çalışmaları sırasında bazı basamaklar üzerinde kazınmış isimlere rastlanmıştır.
Bunlar belki de o çağlarda tiyatronun yapımında çalışan taşçı ustalarının isimleri idi. Yine yapılan çalışmalarda tiyatronun oturma kademelerinin tam ortasında tonozlu bir giriş bulunmuştur. Bu giriş ve arkası temizlenince ortaya, sağa ve sola giden tonozlu koridorlar, ana kayaya oyulmuş odalar bulunmuştur. Bu odalar muhtemelen daha eski tarihlere ait mezar odalarıdır.
Her ne kadar bu koridorlarda çıkartılan dolgu toprağı içerisinden Hellenistik keramik parçaları çıkmışsa da bu mezar odaları tiyatronun inşaatından daha sonraya ait olamazlar.
Roma çağı yaşam anlayışının değişmesi ve devletin izlediği politika ile doğru orantılı olarak tiyatroya olan ilgi değişti, azaldı. Tiyatrolarda edebi oyunlar yerlerini şiddet ve kan içeren gösterilere bıraktı.
Hristiyanlığın çıkışıyla artık pagan dinlerinin kalıntısı olan tiyatrolar eski işlerliklerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamış ve yeni oyunların da yazılmamasıyla ve yeni dinin bağnaz tutuculuğu neticesi sonunda belki oyunlar yasaklanmış olsa gerek.
Bunda da en etkin neden Geç roma döneminde artık tiyatroların edebi eserlerin sahneye konduğu yer olmaktan çıkıp moda olan ve halkın rağbet ettiği şiddetin boy gösterdiği oyunların sahnelendiği yerler haline dönüştürülmüş olması etken olmuştur.
Hemen hemen tüm Anadolu tiyatrolarında bunu görmekteyiz. Zira bu çağlarda (Geç Roma) Anadolu’da kanlı hayvan oyunları ve ölümcül gladyatör dövüşleri artık Aristophanes’in “Kuşlar” ından, Sophokles’in “Oidipus” undan, Aischylos’un “Lyssistrata” sından daha çok sevili, tutulur olmuştur.