Bodrum Sarnıçları
Bodrumlu olan ve Bodrum’a seyahat eden herkesin sıklıkla gördüklerinin başında sarnıçlar gelir. Neredeyse buranın alamet-i farikalarından birisi olmuştur desek sanırım yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Bu sarnıçların Bizans döneminden kaldığı söylenir. Kanuni’nin Rodos seferi sırasında, ordunun su ihtiyacının karşılanması için, yol boyu 1520’lerde Kanuni tarafından inşa ettirildiği söylenir.
Bir başka söylentiye göre Bodrum’un kümbet sarnıçlarının mimarı Mimar Sinan’dır. Bugüne kadar sarnıçlar konusunda ciddi bir araştırma yapılmadığı için de neyin ne olduğu bilinmez.
Kümbet sarnıçlar 7-10 metre çapında daire şeklinde örülen bir duvar üzerine inşa edilen 1/3 ölçekli bir küre şeklindeki kubbeden oluşur. Kubbe, yerel taşların ters gerilim tekniğiyle örülmesinden yapılmış, tam tepeye oturtulan kilit taşı ile 500 yıl ayakta kalacak sağlamlıkta olması sağlanmıştır. İlk yapılan sarnıçların kubbelerinde sıva yoktur.
Bodrum Yarımadasının her yanında o kadar çok sarnıç var ki. Mesela, Yalı Beldesi ile Bodrum arasındaki yol güzergahında dikkat edilecek olursa, yolun her iki kenarında sarnıçlar görülür.
Eğer buradan geçmişseniz en azından bir ikisi dikkatinizi çekmiştir. Ben her seferinde dikkatlice etrafı izleyerek gider gelirim. Araba kullanmadığım için bunu kolaylıkla ve güvenli bir şekilde yapabiliyorum.
Bir defasında, yol boyunca ne kadar sarnıç var sayayım dedim. Meğer Yalıçiftlik ile Bodrum girişi Yokuşbaşı arasında tam 15 tane varmış.
Bunlar sadece yol kenarında olanlar. Yol boyunca sarnıçların yoğunluğunu görünce, acaba bunun bir sebebi var mı, varsa ne ola ki dedim.
Ya bu sarnıçlar yol boyunca yapılmışlar ya da yol sarnıçların olduğu yerlerden geçirilmiş. Öyle ya da böyle, yol ile sarnıçlar arasında bir ilişki olabilir.
Genellikle dairesel formlu Kümbet şeklinde yapılmışlardır. Ancak az sayıda da olsa, küçük bir tüneli andıran ve dikdörtgen temel üzerine oturtulanlarına da rastlanır. Sarnıçlar, su toplama yeri ve depoları olarak yapılmış ve kullanılmışlardır.
Bir kısmı bu amaçla halen kullanılmakla birlikte, Bodrum merkezdekiler başta olmak üzere yarımadada turizmin yoğun olduğu yerlerde kapılarına bir demir parmaklık konulduğu ve kilit vurulduğu görülür. Demek ki tüfek icat olunca sadece mertlik bozulmamış. Derin kuyu pompaları icat olunca da sarnıçlara sırt çevrilmiş.
Çok fazla olmasa da bazı sarnıçların giriş kapısının üzerinde kim tarafından, hangi yıl yaptırıldığı gibi bilgiler bulunur. Mühendislik diliyle söylemek gerekirse; sarnıçlar birer sanat yapısındadırlar.
Sarnıçlar, üstte bir kubbe ve altta suyun toplandığı bir yerden ibarettir. Kubbelerinin yapımında, sağlamlığı arttırmak için harcının içine keçi kılı konulduğunu duymuştum ama bunun doğruluğunu kesinleştirmiş değilim. Genellikle kubbenin üzerinde bir fallus bulunur. Bunun yöresel adı sibektir.
Sarnıçların kubbe şeklindeki kısmına düşen yağmur damlaları, yerden bir metre kadar yükseklikte, 30-40 cm kadar genişlikte ve içe meyilli olan kısma gelerek burada toplanırlar ve belli aralıklarla yerleştirilmiş olan deliklerden sarnıcın içine akarlar. Bu delikler aynı zamanda sarnıcın içinin havalanması işlevini de yerine getirirler.
Ortalama bir sarnıcın çapı 7 m. civarındadır. Bu da yaklaşık 38 m2 bir taban alanı oluşturur. Kapı hizasına kadarki derinliği ise 2-2,5 m kadardır. Böylece 75 m3 civarında bir su toplama ve depolama haznesi oluşmuş olur.
Bu yöreye düşen ortalama yıllık yağış miktarı 650 mm olduğuna göre demek oluyor ki, kubbe kısmına düşen yağıştan toplanan miktar; 38 m2 x 0.65 m = 24.7 m3 Geriye kalan miktar ise topraktan girer içeriye.
Toprakta suyun akış yönüne dikkat edilerek açılan kanallardan gelen su, toprak seviyesindeki delikten sarnıcın içine dolar. Sarnıç suyla dolu olduğunda, kapısından suyu almak kolaydır. Su azaldıkça, içeride aşağıya doğru yapılmış olan bir merdivenden inilerek su alınır.
Önlerinde hayvanların sulana bilmeleri için bir yalak bulunur. Yalaklar, genellikle taş ya da ağaç gövdesi oyularak, daha yakın zamanda yapılanları ise güncel yapı teknikleri kullanılarak yapılmışlardır.
Sarnıçlara kimsenin tenezzül ettiği yok artık. Kimisi bir yol kenarında, kimisi ağaçlar arasında, orada burada bakımsız ve unutulmuşlar.
Eskiden su ihtiyacı kuyulardan, bir çok evde bulunan ve çatıdan gelen suların toplandığı evlerdeki sarnıçlardan ve bu kümbet sarnıçlardan karşılanır, böyle olunca da suyun kıymeti bilinirdi. Sonra şebeke suyu geldi, suyun ne kadar değerli bir şey olduğu biraz unutuldu, su daha dikkatsizce kullanılır oldu. Sanılıyor ki bu su hep böyle akacak…